10 Ekim 2011

farket

27.09.2011 istanbul, türkiye
-ben bu denli çaba gösterirken ayrıntılardan kaçmak için, sen niçin beni bu karmaşıklığa sürüklemektesin?
-ben unuttuklarını hatırlatanım. yoksa beni de mi unuttun?
-seni unutmadım, sen aklımdasın. sen benim en büyük ladesimsin.
-ürkekliğin, yaklaşma korkun...
-ya senin cümlelerden çaldığın kelimelerin?
-cebimde hepsi, çabalıyorum.
-yine konuyu değiştirdik. cevaplamadın hala, neden bu karmaşanın içindeyiz?
-görmekten bu denli rahatsız olduğun kısım neresi?
-o bina örneğin, bak, şu köşedeki. alt köşedeki. seni korkutmuyor mu allah aşkına?
-başka?
-devasa köprü mesela. işçi işte, sanki evindeki kapının arkasına asmış ceketini. rahat gökyüzünde yürürken, ürpertici derecede kayıtsız o dev köprüye. minareden habersiz.
-hala anlamış değilim. sinirlisin, neden?
-bir elini yaslamış yağlı tahtaya. bak seni umursuyor mu?
-bilmem.
-affet beni, anlatamıyorum her zamanki gibi.
-ya da ben anlamıyorum her zamanki gibi.
-rahatsızlığım ve korkularım ne anlatılabilecek ne de anlaşılabilecek cinsten.
-peki o, ufacık da olsa kendini sunan deniz, boğaz?
-ah! sen! beni kandırmayı hep başardın zaten.
-sonunda bir gülümseme yarattım ya yüzünde, tanrı mıyım dersin?
-tek bir kul yeter tanrı olmak için.
-unutmamalıyım bu sözü.