18 Şubat 2012

kadın

31.01.2012 berlin, almanya
Uçurtmalar by Teoman on Grooveshark

garson hiç şaşırmıyor halime. alışık olmalı iki kadehle tek başına oturan insalara. bir yudum kendim için alıyorum soldaki kadehten; bir yudum da yalnızlığım alıyor sağdakinden. deli bu kadın demeyeceklerini bilsem anlatırım hikayemi soranlara. hiçbir zaman bir ağacın dalı olabileceğimi hayal edemedim. incittiğim erkeklere hep aynı bahaneleri sundum: çocukluktan kalma yara izleri... acındırdım bedenimi, ruhumu, kişiliğimi! sadece geceleri hatırladım tanrı'yı, gündüzleri ise tüm isyanların öncü askeri... aslında bir uçurtma olduğumu söylemedim kimseye. belli etmeden dinledim çocuk seslerini. olmasın dedim çocuklarım, ya bir ağaca dönüşürsem dal olmaktan korkarken? geri dönmedim hiçbir zaman. silinsin ayak izlerim kuşlar tarafından. bu yüzden ekmek kırıntılarıyla dolu geçtiğim yollar. kırdığım kalpleri uçurtmamın ipine dizdim. şimdi bu masada yalnız oturuyorum, rahatsız edici bakışlara aldanmadan. şimdiye kadar aldattığım tüm erkeklerin şerefine içiyorum.

ağlayarak sevişen kadın 

14 Şubat 2012

çoktan seçmeli renksiz hafıza

01.02.2012 jewish museum, berlin, almanya  
fotoğrafçı, aklında soru işaretleriyle taşır makinasını. dile getirmediği düşüncelerini bir karenin içine hapsediverir. sorularına cevap bulmak değildir amacı; sadece daha fazla soruya ulaşmaktır. yazan kişi ise önüne gelen her karede fotoğrafçının sorduklarına cevap arar. her bir kare bambaşka sorulara gebedir:


1. toplumsal hafızanın, bireysel hafıza ile ilişkisi var mıdır? varsa nedir? yoksa neden?

a) vardır. bireysel hafıza toplumsal hafıza için bir ayna görevi üstlenmektedir. toplumsal hafıza çok zayıftır; bireylere düşen görev, zaman zaman uyarıcı etmenler vasıtasıyla toplumsal hafızayı canlı tutmaktır.

b) vardır. toplumsal hafıza devlet, medya, sivil toplum vb. etmenlerle her zaman canlı tutulur. gündem değişse bile alt mesajlar her zaman bireysel hafızaya etki eder.

c) yoktur. bireylerin toplumsal konularda bir araya geldiklerinde ortaya koydukları fikirler ve düşünceler yalnız kaldıklarında yabana atılamayacak bir değişim göstermektedir. bireysel hafıza toplumsal hafızayı oluştursa bile, bireylerle, o bireylerin oluşturduğu toplumun hafızaları büyük farklılıklar içermektedir.

d) yoktur. her bireyin yaşanılanları kendi hafızasına kaydetme şekli farklıdır. bu sebepten kayıt altına alınan bilgiler fazlasıyla öznellik taşımaktadır. böyle bir durumda bir toplumun ortak bir hafıza oluşturması söz konusu bile edilemez.

e) ?

2. bireylerin akıl ve mantığa aykırı bir önermeyi kabul etmesinde toplumsal davranışların / kararların etkisi var mıdır?

a) vardır. 1953 yılında gerçekleştirilen asch deneyinde bireylerin %32'si cevabını net bir şekilde bildikleri bir soruya, içinde bulundukları gruptan (rol yapan) etkilenerek yanlış cevap vermiştir. bu göstermektedir ki mutlak doğru, bireylerin toplumdan dışlanmama adına boyun eğme amacıyla kabul ettikleri fikir / düşüncedir.

b) 20. yy. bireyselliğin tarih boyunca hiç olmadığı kadar öne çıktığı bir zaman dilimidir. modern toplumlar bireylerin fikirleri ile oluşur. bağımsız düşüncelerin demokrasilerde bu denli çatışma çıkarmasının yönetim sürecinde büyük zorluklar yaratması bunun ispatıdır. kişi toplumdan kopmak üzeredir. böyle bir süreçte bir etkiden bahsedilemez.

c) iletişim araçlarına ve bilgiye ulaşımın hiç olmadığı kadar kolay olduğu ve bireysel özgürlüklerin toplumsal çıkarlardan daha fazla öne çıktığı bir ortamda akla ve mantığa aykırı hiçbir düşünce bireylerin zihinlerinde yer edemez.

d) önerme ilgisizdir. bireyler, insanlık tarihi boyunca kendilerine lider aramışlardır. liderler toplumu yönlendirmek için toplum tarafından seçilirler. demokrasi bunu için var edilmiştir. demokrasi kişinin kendini biçimlendirmesi için lider arayışına girmesi sonucunda bulunan uydurma bir kılıftır. toplum için lider karar verici ve doğru söyleyendir. lider, akla ve mantığa aykırı veya değil, önermeler üretir; birey de toplumun içinde eriyerek bunları kabullenir; kabullenmek ister. kişi kendi kendini buna mecbur kılar. bu durum da sadece bir ihtiyaç olduğu için yargılanamaz. bu nedenle böyle bir etkiden bahsetmek anlamsızdır.

e) ?

3. bir müzenin bireysel ve toplumsal hafızayı canlı tutabilmesi için gerek ve yeter şartlar nelerdir?

a) konunun toplum tarafından kabul görmüş olması yeterlidir. böyle bir konunun tek eksiği müze tabelasıdır.

b) müze binası tasarımının amaçla bütünleşmiş olması, kullanılan imgelerin bireyin bilinçaltına yönelik mesajlar içermesi, anlatımın kırıcı olmaktan ziyade acındırıcı olması en önemli şartlardır.

c) eserlerin sergileniş biçimi mesaj kaygısı taşımamalı; sadece var olan gerçekleri aktarmalıdır. yöntemsel yönlendirmeler bireyin sorgulamasına yol açar. bir müze sorgulatmamalı; hatırlatmalıdır.

d) müze içerisinde bireylerin birbirleriyle etkileşime girmeleri için zemin hazırlanmalıdır. kişi yanında konuşana inanmayı, her zaman okuduğuna veya gördüğüne inanmaya tercih eder.

e) ?

2 Şubat 2012

aşk hasankeyf

23.08.2008 hasankeyf, batman, türkiye
A Csitári Hegyek Alatt by Oi Va Voi on Grooveshark


a: biraz gitse artık olmaz mı?
b: olmaz, burada kalmak zorunda. akmaya devam etmeli. hiçbir el durdurmamalı. ben gözyaşlarımla besledim  onu. biraz kuruyacak gibi olursa yine ağlarım yine akar.
a: on bin yıl çok uzun bir süre. belki omuzlarına ağır yükler binmiştir. göz kapakları kapanmak üzeredir. boynu bükülmüş, saçları ağarmıştır. buradan bakınca anlaşılmaz belki ama eskimiştir paltosu. delinmiştir ayakkabısının tabanı.
b: yeni ayakkabılar alırım ben ona. artuklular kadar severim, savaşırım uğruna. eserlerine bakarım, "aah!" derim, ne de güzelsin derim. korumaz mıyım ben onu hiç! neler yaparım...
a: çok geç kaldın bunlar için. belki de bilmiyordun sonunun böyle olacağını. bu umutsuz aşkı sen soktun koynuna. şimdi koynunun sıcaklığına dayanamayıp eriyen bir mum gibi. gör işte sen ne kadar çok seversen o kadar hızlı yok olur.
b: bu mudur aşk? çok seversen yok mu edersin?
a: aşk yok etmektir.
b: aşk beslemektir.
a: aşk, aşık olduğunu hapsetmektir; güneşten sakınmaktır, vücut ısınla eritmektir demiri.
b: inkarlarımı salıyorum üzerine. boyun eğmiyorum. kabullenmiyor; isyan ediyorum.
a: bırak artık dinlensin biraz. su tutsun, suyun içinde kalsın. kurumuş toprakları ıslansın. balık olsun, yüzsün.
b: nasıl tutacağım elini ben? nasıl sarılacağım ona?
a: bencillik bu, aptallık. tarif edilemez bir hırs.
b: aşk bu.
a: ta kendisi! sadece kendin için istemek. sadece senin olsun istemek. sudan sakınıyorsun onu.
b: moğol istilasından sakındım ben onu, bir avuç suya bırakacak değilim.
a: tüm derdin bir fotoğraf karesinin bozulması değil mi?
b: bakma öyle suçluymuşum gibi. her suç işleyişimde yüzüme vuruyorsun. çok anlıyor, çok biliyorsun beni. okuyorsun adeta benliğimi. yüklesen hırslarım sereserpe uzanıveriyor senin yanında. ortalık yerde çıplak bir kadın oluyorum sen böyle olunca. salonda tek bir ışık kaynağının altında tüm hatlarım sergilenmiş gibi. herkes kırışıklarıma bakıyormuş gibi.
a: sen benim en büyük sanat eserimsin.
b: acıtıveriyorsun sonra beni. gitmesin ne olur? yalvarmamı mı istiyorsun ha? daha ne söylememi istiyorsun?
a: otur, sakin ol.
b: peki.
a: ben de seviyorum onu. değer veriyorum ona. gözlerim onu arıyor her nehirde. her şehri ona benzetiyorum. onunla kıyaslıyorum tüm olağanüstüleri. hiçbiri onun gibi değil. kimse parmağını uzatamıyor, işte bu yönde ondan daha güzeli diye ama baksana ona; yorulmuş, yaşlanmış. bembeyaz saçları. yüzündeki çizgilere baksana. kıvrımlarına baksana, birer kırışıklık artık.
b: sus ne olur.
a: ölümsüz müdür aşk?
b: öyledir ya.
a: aşkın en büyük katili aşkın taraflarıdır. sevdikçe azalır aşk. bir taraf yok oluncaya dek sürer sevmek. sen onu öyle sevdin ki on bin yıl sürdü onu öldürmen. kana bulanmış ellerini toprağa sürünce geçer mi sandın? avuçlarında gözyaşlarınla onu yaşatabilir misin sandın?
b: ben mi katletmiş olacağım onu şimdi?
a: sevdiğin ölçüde katilsin.
b: peki ya o destanlar, o akıl almaz tutkular, ya onlar? aslı ile kerem, ferhat ile şirin, leyla ile mecnun, romeo ile juliet?
a: ah! romeo, o zehir... kerem! aslı'nın suyuyla ateşi körüklenen yiğit. ferhat ile şirin uzanmışlar yan yana akan suyun sesini dinlemekteler, ölü halleriyle... ya mecnun, aşkını ruhuna almış, leylasını tanımamakta bedeni. ölümle birleşirler. aşkını öldürmeyen, sevmiş sayılmaz.
b: ...
a: ağlama. senin akıttığın her gözyaşı suyun altında kalan her bir taş için mutluluk kaynağıdır. bu aşk da diğerleri gibi ancak öldükten sonra değerlenecektir. böyledir zira doğanın kanunu. aşkın değeri ölümle ölçülür.