30 Nisan 2011

özlemek

16.04.2011 cannes, fransa
-mademoiselle!


kadın bir an dönmek ister ama kendine seslenildiğinden emin olamaz, utanır biraz da. tekrar eder ses:


-mademoiselle! tu me manques...


kadın duraksar bu kez. tüm cesaretini toplar ve çevirir başını. yüzünü körfeze dönmüş beyaz fötr şapkalı bir adam oturmaktadır bankta. yaklaşıp sessizce; dokunmak ister omzuna ve sormak ister bana mı seslendiniz diye. özlemiştir bu sözcükleri duymayı öyle ki bir yabancı bile yetecektir ona. belki tanışabiliriz diye düşünür. sonra bu kadar çaresiz olduğu için kızar kendine.


tüm bu olanlar sadece birkaç saniyeyi yutmuştur zamanda. küçük bir an işte! kalbi güp güp atmaya başlar. iş bu karede görülen an vazgeçtiği ve yoluna devam ettiği andır. kalbi yerinden çıkacak gibi, elleri titrek, ayakları güçsüz, gözleri dolu, kızgın, kırgın, bıkkın...


dokunmayın;
dokunursanız ağlar.

10 Nisan 2011

gerçekler

02.04.2011 amsterdam, hollanda
sizden bahsetmek anlamsız. belki birkaç küçük kanıt var insan olduğunuza dair ancak yeterli değil hiçbiri; bu fotoğrafı oluşturmak için belirip, ardından yok olan görüntülerden ibaret olduğunuz fikrinden vazgeçirmek için beni. oraya ait olmadığınızı kanıtlamak için öne sürülen tüm argümanlar, kabul edilemeyecek kadar zayıf belki, ancak bu görüntü insan eliyle yaratılamayacak kadar özel. bu sebepten inanmak zor size. bahsinizi kapamak en iyisi.


duygularınızı konuşmak istemiştim satırlara başlarken ama yapamadım. var olup olmadığınızı ya da daha da öze inersek, bunu isteyip istemediğinizi ve_ve_ve en önemlisi bunu yapmaya zorlanıp zorlanmadığınızı düşünmek yordu beni.


bir çeşit büyü olmalı bu fotoğrafta, yakalayamadığım bir ayrıntı...

2 Nisan 2011

hayal kahverengi

19.03.2011 paris, fransa
-sen hiç hayal kurmaz mısın ivanoviç?
-bazen gezintiye çıkarız, ruhum ve ben, olduğumuz yerden uzaklara.
-hiç korktunuz mu peki, kaybolmaktan, kaybetmekten?
-elbette ki olmuştur. ancak merak ettim, niçin soruyorsun bunları anushka?
-hayallerinizi değiştirdiniz mi peki ulaşamadığınızda? mutsuz olmamak için ikiniz, sessiz bir anlaşma yaptınız mı aranızda; kimsenin bilmediği?
-bazen o yoldan yürüdüğümüzde susuyoruz ikimiz de. sanki bizim olmayan, başkasına ait olan, bizim olmadığı için dokunamadığımız, sahiplenemediğimiz, sahiplenmekten utandığımız bir şeye ulaşmaya çalışıp da vazgeçiyoruz.
-nasıl bir yol?
-hayallerimi sözcükleri kullanarak anlatmaya çalışırsam onlara ihanet etmiş olurum.
-peki sizden başkası var mı orada?
-var, başka dünyalardan gelmişler, kendi hayallerini yaşıyorlar. ve sanki bizi görmüyorlar. sanki,
-evet?
-sanki yalnızlar.
-yalnız olduklarını mı sanıyorlar yoksa öyle düşünmek mi istiyorlar?
-sanıyorum ilki.
-bu çok farklı, çok ilginç.
-haklısın.
-bu denli yok sayabilmek etrafındakileri ancak gerçekle hayali karıştırdığın durumlarda ortaya çıkar.
-bırakalım böyle kalsın. sen de çok iyi bilirsin ki salt gerçeklik ya da hayal, ölüme uzanır.