2 Nisan 2011

hayal kahverengi

19.03.2011 paris, fransa
-sen hiç hayal kurmaz mısın ivanoviç?
-bazen gezintiye çıkarız, ruhum ve ben, olduğumuz yerden uzaklara.
-hiç korktunuz mu peki, kaybolmaktan, kaybetmekten?
-elbette ki olmuştur. ancak merak ettim, niçin soruyorsun bunları anushka?
-hayallerinizi değiştirdiniz mi peki ulaşamadığınızda? mutsuz olmamak için ikiniz, sessiz bir anlaşma yaptınız mı aranızda; kimsenin bilmediği?
-bazen o yoldan yürüdüğümüzde susuyoruz ikimiz de. sanki bizim olmayan, başkasına ait olan, bizim olmadığı için dokunamadığımız, sahiplenemediğimiz, sahiplenmekten utandığımız bir şeye ulaşmaya çalışıp da vazgeçiyoruz.
-nasıl bir yol?
-hayallerimi sözcükleri kullanarak anlatmaya çalışırsam onlara ihanet etmiş olurum.
-peki sizden başkası var mı orada?
-var, başka dünyalardan gelmişler, kendi hayallerini yaşıyorlar. ve sanki bizi görmüyorlar. sanki,
-evet?
-sanki yalnızlar.
-yalnız olduklarını mı sanıyorlar yoksa öyle düşünmek mi istiyorlar?
-sanıyorum ilki.
-bu çok farklı, çok ilginç.
-haklısın.
-bu denli yok sayabilmek etrafındakileri ancak gerçekle hayali karıştırdığın durumlarda ortaya çıkar.
-bırakalım böyle kalsın. sen de çok iyi bilirsin ki salt gerçeklik ya da hayal, ölüme uzanır.

Hiç yorum yok: