10 Nisan 2012

buluşma

20.02.2012 istiklal caddesi, istanbul, türkiye
20.02.2012 istiklal caddesi, istanbul, türkiye
sen, kadın! evden çıktıktan sonra bir heyecanla geri dönüp aynaya bakmışsındır belki son kez. yaşlanmadığının belirtisi: dalga dalga, kabarık, genç saçların!
gülerken belirsizleşen dudaklarına iltifatlar yağdıracak, biliyorsun.
o denli alışıksın ki sözlerine, hepsi ezberinde.
bir daha duymak istiyorsun, yalan da olsa, sahte de olsa, bir daha duymak için yanıp tutuşuyorsun.
inanıyorsun gerçek olmayana; ondan duyduğun sürece.
buluşmak için sözleştiğinizde yıllar sonra, ilk aklına gelen iltifatları oldu bu sebepten.
ona dair hatırladığın tüm güzel şeylerin önde gideniydi güzel sözleri, o zamanlar gözlüğe ihtiyacı olmayan, nefes keseci gözleriyle desteklenmiş.
nefes almayı unuttuğunu hatırladın telefonu kapatırken. buluşma gününü iple çektin. bu yüzdendir yıllarca yük üstüne yük bindirdiğin bacaklarına acımadın. koşar adım geldin istiklal'e, uçarcasına geçtin ara sokağı. yumuşakça yaklaştın ona. ellerini tutup, sarılıp öpmek yerine yaklaştın usulca. gülmek istedin, bu liseli utangaç halini kimse göremesin diye de karanlığa sığınıp gizledin yüzünü.

erkek! ağırbaşlı oluşun yılların sana bir armağanı mı yoksa çaresizliğinin asli kanıtı mı bilinmez ancak çoktan vazgeçmen gereken şapkan hala başında olduğuna göre yıllara ilgili bir sorunun yok. anlaşılan yaşlanmak zihnini gençleştirmiş. o eski asi, mutsuz, isyankar halinden eser yok. mutluluğun tanımını yaptın yapacaksın. anlaşılan onun kadar heyecanlanmayı becerememişsin. çok istekli olmaman, yıllar önce bir başkası için terkedilmiş olmanın içinde bıraktığı uktenin bir yansıması. inkitam almış olsaydın, sana geri döndüğünde birkaç ay sonra, onu cezalandırıp -belki af bile edebilirdin- şimdi daha mutsuz olacaktın. bugünkü umursamaz mutlu tavrın, kötünün de kötüsüyle karşılaştığında üzülmeyecek olman, evvel zamanda çekilmiş acıların kazançları. çok umutlandırmamaya çalıştın telefonda ama başaramamış olmalısın ki onun sesindeki titremeyi hissetmen zor olmadı. alaycı gülüşünü daha iyi görebilelim diye poz vermektesin şimdi. seni haksız kılamıyorum bir türlü. iltifat edeceksin belli belirsiz, inanmadan, nezaket icabı. beyefendiliğin, yüreğinin elverdiği ölçüde üstüne düşeni yapmanı sağlayacak.

bir yemek yiyeceksiniz ikinizin ayaklarının da ezbere bildiği mekanlardan birinde.
torunlarınızdan bahsedeceksiniz.
ayrılışınızdan söz etmeyeceksiniz, sözleşmiş gibi.
hayatınıza girip çıkan genç yaşlı sevgilileri hiç övmeden -ayıp olmasın diye- alaycı bir naiflikle anlatacaksınız.
ortak arkadaşlarınızın bahsi geçecek.
marmaris ve kuşadası'nı öveceksiniz; gençleri anlayamadığınızdan yakınıp, geçmişteki arka mahalle kaçamaklarınızı yok sayacak sonra da zamanın ahlaksızlığından dem vuracaksınız.
bir ara ölen eşlerinizi düşünüp onların yerine birbirinizi koyacaksınız içinizden, sonra gülüp geçeceksiniz. belki ayrı ayrı dakikalarda olacak ama mutlaka olacak.
sonra birer kahve daha içip kalkacaksınız, eve vardığınızda torunlarınızın yüzüne bakarken yanaklarınız kızaracak. utanacaksınız yaptığınızdan ama odanıza gidip kapatınca kapıyı, gizli gizli güleceksiniz.