14 Kasım 2011

duygu

20.05.2011 paris, fransa
1. saçların nasıl da özensiz salınmış havaya. koşarak geldin belki; bir aynaya bakacak zamanın bile olmadı. dalgalanmakla düz kalmak arasında gidip geldin hep. karar verememekten değil; kontrol edememekten kaynaklandı çoğu zaman da bu. kısa kestirince kurtulacağını sandın, yanıldın. hayatın boyunca yaptığın çoğu seçiminde yanıldın.

2. saçlarını, tokalarla bu denli kontrol etmeye çalışman o kadar doğal ki. alışmış saçların bu duruma, çünkü biliyorlar ki sadece onları değil her şeyi kontrolün altına almak istiyorsun. sen! bulunduğun ortamın tek hakimi! bu sebepten yanılmıyorsam, fotoğrafın başrol oyuncusundan daha fazla yer kaplaman. neler var çantanda? kendine bağladıkların için anahtarlar, yenileri için de zincirler mi? peki bu denli korkutucu olman seni hiç mi ürkütmüyor? arkana dönüp yüzüme bakacaksın diye çok korkuyorum şimdi. senden korkmayan var mı? bak bir tutam saç gözlüklerinin hapsinden kurtulmuş; özgürlüğe kanatlanmış. tutup keser misin onları? tombul yanaklarınla rüyalarıma girer misin rem uykusunu bulamayan gecelerimde?

3. bu alışmışlığın biraz tüyler ürpertici. yüzüne karşı konuştuğum için oldukça rahatım. daha önce bu ve bunun gibi onlarca olay gördün. sen bilirsin… biraz buğulusun, olsun sen hep arka planda kalan ama her şeyi bilen adamsın. bu seni rahatsız etmez.

4. kel ve bıyıklı olmak üzerine oturup konuşmak isterdim seninle. bir de gözlüklerin var. öğretmen misin? alt dudağının aldığı şekil bir saat boyunca bir şeyler anlattıktan sonra seni anlamayan öğrencilerine bakarkenki haline benzemiş gibi. sen aslında hep anlattın. arka planda kalan adamın aksine bildiklerini hep paylaştın ama seni dinlemediler. sen hep “ben demiştim”, “daha kaç kez uyarmam gerekecek”, “bunun böyle olacağı belliydi”, “laftan anlamazlar ki”, “söyleye söyleye dilimde tüy bitti” ve en sonunda “ne halleri varsa görsünler” adamı oldun. ancak geri de kalamadın olaylardan. baktın ki sana kulak veren yok -ki olsa da dediklerine uygun hareket eden yok- sen de izleyici oldun sonunda. şimdi sessizsin. içinden mi konuşuyorsun ha? söylesene hangi cümleyi kuruyorsun şimdi? “yazıklar olsun” mu?

6. bunu izleyemeyecek kadar küçüksün daha. kepçe mi senin kulakların? dalga geçiyorlar mı arkadaşların bununla? bununla yaşamayı öğrendin mi? öğrenmelisin. bak, insanlar nelerle yaşamayı öğreniyorlar. hepsinin kalbi sızlıyor. dizlerinin bağı çözülecek şimdi, yığılıp kalacaklar oldukları yere. sen bu yaşta şahitsin hepsine. tam olarak üzülmenin anlamını bilmiyorsun henüz. merak etme, öğrenmek için bolca vaktin olacak. sen istemesen de zorla öğretecekler sana. oysa dünyaya gelirken ne de umutla ağlıyordun ebenin elinde. sen ağladıkça gülen insanlar vardı etrafında. şimdi ise herkes ağlamakta. alışacaksın, alışamazsan yaşayamazsın.

7. en metanetli sensin. senin içinde korkudan çok nefret ve intikam duyguları var. isyanın eşiğindesin. bir adım daha atsan, bir volkan gibi patlayacaksın. biliyorsun ki burası ne yeri ne de zamanı. bunu kavrayıp kendini kontrol edebilecek kadar büyük, ağlayacak kadar küçüksün. belki gözükmüyor ama ağladığını hissetmek zor olmadı. seni yalnız bırakıyorum. başrolün üzerine o kadar gitme yalnız. bırak yaşasın acısını, sevincini!

5. senin hakkında konuşamayacağım başrol. kıyamadım seni anlatmaya. ama ne olur ağlama. ağlama.

Hiç yorum yok: