böylesi bir manzaranın üzerine söz söylemek terbiyesizlikten başka bir şey olmasa gerek. ancak hiçbir neden benim orada olma isteğimi haykırmama engel olabilecek kadar kuvvetli değil. her insan bazı zamanlarda başka bir yerde olmak ister. o havayı solumak, o sisin kolunda bıraktığı nemi hissetmek, o manzaraya bakmak ister; o yükseklikten, o saatte. düz uzanan yolları, birbirini kesen sokakları, genişlikleri darlıkları görmek, eyfel kulesinin ne kadar da kısa olduğunu hissetmek ister.
bu istek giderek insanı mutsuzluğa sürükler. bu sebepten yazmaktan, okumaktan vazgeçip seyretmek gerekir şimdi.
-şu sonu belli olmayan sokakta koşabilirim mesela, tüm
hızımla, tüm gücümle. damarlarım çatlayıncaya, nefesim tükeninceye kadar. kan
ter içinde kalana kadar koşarım. sırtıma havlu koyarım bir daha koşarım. gece
uyuduğumda karabasanları çağırır uykum, kumar oynarım ölümle. kumarbaz diyen
delikanlıları bıçaklarım. beni, bu dünyada hiçbir kuvvet durduramaz. sonunu
bulmak için sonsuzun, sonsuza kadar koşarım. ışığını alırım güneşin, çalarım;
heykellerim var onlara yansıtırım. gölge oyunları yaratır, şaşırtırım, şımartırım. eritirim heykellerimi bir daha yaparım. kırarım, parçalarım,
un ufak ederim. bir daha yaparım. eritirim, kılıç yaparım, boğazımı yaslar ve_ve_ve…
tüm bu olanlar sebebiyle ay’a haber
uçsun isterim. ay suçlansın, cezasını
ben çekerim. bu sokaktaki eski bir binanın önünde soluklanırım belki. öteki
kıskanmasın diye gider ona da yaslanırım. tarihi eserlere adını kazır,
yakalanır, nezarete atılırım. tüm gece dayak yerim. davamdan vazgeçmem derim. budala
derler, desinler. bir tokat daha yerim. belki mağara adamıyım yazıyı buluyordum
derim; bir tokat daha… yeraltında alırım notlarımı, kimseye göstermem. inkar da
ederim gerekirse ben yazmadım derim. ölü evinde anıları olan insanlar bulurum, konuşurum, dinlerim.
dinlerim daha çok. susmayı öğrenmem ve sürekli konuşmam bu sebeptendir. dinlemeye ihtiyacım var daha çok dinlenilmekten. saklamaktır benim
en güzel yaptığım. kıskançlığımı gizlerim. evlendirip boşatırım, başkalarının
karılarını unutmaya çalışırken gökyüzü yırtılıverir diye korkup gök kuşağının
altından geçmeye çalışırım. özür de dilemem adamlardan. tatsız bir olaydı derim,
unutalım gitsin derim. ikna ederim onun ebedi kocası sensin derim. kandırırım,
sonra kandırmalarım sanrılarıma dönüşür ve elbet tabi gerçekliğime. çelişkilerimden buket yaparım sana.
kelimelerimi polise teslim ederim. imza karşılığında intihar ederim belki.
sonra dirilirim ben, bu sokağa dönmek için. pembe evin altından geçerim
defalarca; tavaf ederim. yaparım. üstteki ışığın yanmasını beklerim, gece olmasını.
altı ay da sürse bu bekleyiş ben beklerim. bir yazarın günlüğünü bulur okurum altı
ay gündüz ve gece ve gündüz. asarım kendimi bu tarihi binalara. bu nedir diye
sormazlar bile. maskemi çıkarmak kimsenin aklına gelmez. tavus kuşunu
kıskandırırım. tüylerimi savururum rüzgarda. yaz günlerinde edindiğim izlenimler
üzerine kış notları düşerim. dudaklarım kıpkırmızı olduysa eğer hemen uysal
ruhumu teslim ederim. altın çağı bulurum belki. kan ter içinde kalmışken gece
yanıma sokulan karabasanlar yüzünden, altın çağın adını haykırarak uyanırım. XIV.
yy. derim, sokaktan geçen herkesi çevirir anlatırım. herkesin tasdik ve kabul
etmesini beklerim. ve illa gerekmekteyse, yani bu bir zorunluluksa, başka bir
çıkar yol yoksa, hani en ufak bir alternatif bile kalmadıysa giderim yüz yılıma.
istemem aslında çok ama bunu da yaparım. alırım ne gerekiyorsa temel yaşam için
yanıma. bir de şapka takarım, şapka olmadan bir anlamı olmaz.
önce belki bir kumar
masasında, sonra da petersburg‘ta bir nehir kenarında bulurum kendimi. bankta
oturur yalvaran gözlerle bakarım suya. kalbimin atışları bir hızlanır bir
yavaşlar. beyaz geceler’i yazanı ararım. bulursam eğer, çok konuşmak isterim…