13 Şubat 2015

kahvehane önü

Ağustos 2104, Edam, Hollanda
Caddeye bakan cepheleri bol pencereli birbirine yaslanmış evler sanki kahvehane önünde tavla oynarken yoldan geçenleri izleyen orta yaşlı, kirli sakallı, ağır paltolu adamlar. Bir dönem hayatla baş etmeye çalışmış sonra pes edip, yenilgiyi kabul etmenin mahcubiyetini yüz ifadeleri haline getirmişler. Yalnız olmadıkları bu kahve önü kaldırım işgalcisi masaları onlar için adeta bir yuva. Bazı zamanlar zarları atan arkadaşlarını izleyen dalgın gözleri arada yola döner. Her gün aynı yolu kullananların dışında geçen olursa ufak bir merak oluşur, sonra hemen geçer. Burada hiçbir şey büyük değil. Mutluluk, eğlence, hüzün ve keder hepsi kısa ve küçük. Fazlasını hak etmediğine inanan dört yaslanmış onlar. Asla sonuna kadar gitmek istemezler. Çayın orta demlisi, tek şekerlisi, tavlanın makul süre oynananı, arkadaşlıklarının uygun düzeyde samimiyeti olmalı. Kimi diğerinden daha çok eğilmiş. Herkesin omzundaki yükler farklı. Toplam dertleri hepsini birden yıkmaya yetmemiş. Sakin caddenin bekçileri. Bazen kaldırım yanı peyzajındaki çiçekleri her gün sulayan dul adam, bazen de dükkan önünü sulayan kepçe kulaklı bakkal çırağı. Hava şimdiki gibi açık ve güneşliyken ya da bardaktan boşalırcasına yağmur yağarken hep oradalar. Mimarları, tasarımları, yaşları, tuğlaları, çatıları farklı; hüzünleri ve umudu arayışları aynı. Yıkılmayacak gibiler ancak bazı kimseler tarafından asla yeterince sevilmeyecekler. Sevgileri de kısıtlı. Çünkü az katlılar, eskiler, düzensizler, yana yatmışlar. Bir gün gelecek güvenlik gerekçesiyle yıkılmaları gereklidir denilecek. Ayağı yere tam oturmayan taburede zar atarken, koltuk altlarına girecekler. Bir avuç sevenlerinin gözyaşları eşliğinde masaya yatırılacak ve zehirli iğne ile idam edilecekler. Çoğunluk tarafından anlaşılması zor olsa da, bunu yapanlar, herkesi doğrunun bu olduğuna ikna edecekler. Ölümleri de çok abartılmasın isterler. Yıkıntıların molozları çok rahatsızlık vermesin.

Hiç yorum yok: